Şehir ve Medeniyet Derneği ile birlikte yürüttüğümüz Şehir ve Medeniyet Akademisi  Seminerimizin 16.05.2020 tarihindeki konuğu "Sosyal Medyada Sınırları Korumak" konulu sunumu ile  Yazar Betül Şatır’dı. 
Kıymetli paylaşımları için kendilerine müteşekkiriz. 

Seminerden bazı notlarımız;
Sosyal medya etkileşimle, içine dahil olup sosyalleştiğimiz interaktif medya türüdür ve dünyayı adeta 1. kuvvet olarak kuşatarak çekici imkanları bedelsiz olarak sunmaktadır. İyi bilinmelidir ki; "Bedelsiz kullandığınız şeylerin bedeli sizsiniz!"

İnsan sürekli bir dönüşüm içinde. Sanayileşme, kentleşme, modernleşme ve son olarak sosyal medya insanı hızla dönüştürüyor ve bizi hakikatten uzaklaştırıyor, yabancılaştırıyor. 

Ölülerin dünyasında diri kalmayı başarmalıyız!  Her nesil kendi karakterini oluşturur. Modern çağın karakteri hakikate yabancılaşmış nevrotik karakterlerdir.İnsan olma cevherini korumak için birbirimizi cesaretlendirmeli, pergelimizin çengelini hakikate takmalıyız. 

Şarjı bitince biten dünyanın bize hükmetmesine ve hapsetmesine müsade etmemeliyiz.   

Pentagon kaynaklı olduğu için kaynağına güvenmiyoruz ama evimizin adresini bile navigasyonla buluyoruz.   

Teknoloji yok olursa insan yok olmaz ama teknik yok olursa biz de yok oluruz. Eşsiz bir donanımla yaratıldığımızı unuttuk. İnşa etmeye ömrümüzü verdiğimiz itibarımızı dakikalar içinde sosyal medyada yok edebiliyoruz.  

Bizim rahatlık ve kolaylık putumuz mu oluştu acaba?  Sosyal medya Sanaldı fakat kendinden menkul bir gerçeklik halini aldı. Her yere dijital ayak izlerimizi bırakır hale geldik. Sürekli görseller ve paylaşımlarla zihnimizi çöplüğe dönüştürüyoruz.     

Kim attığını vuran bir nişancı olmak istemez ki? Destursuz bağa girmeyi meşrulaştırıyoruz.  

Medya bizim hakikat, sadakat ve ahlaki değerlerimize meydan okuyor, kutsalın yücelttiği ne varsa medyanın onunla problemi var.  Dünya tarihinde düşünceyi, duygu ve algıyı bu kadar etkileyen bir devrim olmamıştır. Kitleleri etkileme bakımından kutsalın bile önüne geçmiştir malesef.  

Modern insan ölü sevicidir. Makina canlı değil ölüdür. Halbuki insan canlı sever. Canlı olmayanla meşgulken canlıyı ihmal ediyoruz.  Bize ait olmayanın yükü ile meşgulüz.  Birbirimizin yüzünde aynalanmayı birlikte olmayı bıraktık. Tanımadıklarımızdan beğeni almaya çalışan zavallı edilgen insanlara dönüşüyor, geçici tümlük hali yaşıyoruz.  

Çocuklarımızı denetimli kaygı ile takip etmeliyiz çünkü sadece sokakta değil sosyal ağlarda da kayboluyorlar. 

İnsan bilgeliğin, dehanın, bina edildiği bir mabedin ön cephesidir. En üstün vasıflarla yaratılıp hakikat emanetiyle ve yeryüzünün inşası göreviyle dünyaya gönderilen insan günümüzde sosyal medya ile beslenen konuşan ve gösteren haline dönüşüyor. İnsanın değeri aşındırılıyor. Hakkı ve sabrı tavsiye etmekten kahve tavsiye etmeye doğru evrilmekteyiz. Oysaki sabır değişen dönüşen akan dünyada gerçek hak hakikat çizgisinde kalmaktır. Bunu birbirimize hatırlatmalıyız.  

Söz ve sohbet kanalımız kapatılmamalı, gençler evlerde sohbet kanalıyla sesine yankı bulacak yüzünde aynalacak yüzler arıyor. İmam Gazali’nin kalp bahsini güncele getirip gençlerle paylaşmak gerek. Kalp etkilenir, daralır, kararır,görülenler sanal olsa da kalbe yaşattığı gerçektir. 

Kelimelerin sırlı gücüne vakıf olmalıyız. Sosyal medyanın zengin içeriğine sahip olamasak da çocukları hakikate çekecek kelime zenginliğine sahip olmalıyız. Zira insan ayeti, emaneti tahrif edilmekte.  

Bizler birbirimizle yüz yüze sohbeti, umudu kestik hatta insan olmaktan adeta usandık. İnsan; kendini bir başkasına beğendirme derdiyle yaşar hale geldi, simülatif ve manüpüle edilebilen bir varlığa dönüştü. Sayının insanı olmak batının hastalığıdır. Bizler söz medeniyetinin insanlarıyız. Uyanık kalarak dur diyerek bir tek benimle olur bu iş inancıyla çıkmalıyız teknolojinin dayatmalarından. 

Eşya bir araç, ihtiyaç nispetinde mümince kullanılmalı, gerektiğinde kapatılmalıdır. Teknolojinin bir tufan gibi tüm kalelerimizi dağıtıp yok etmesine, ruhumuzun vicdan terazisini hasara uğratmasına, aile ortamının huzurunu bozmasına, fıtratımızla küstürmesine, insan olmanın kudretini unutturmasına  izin vermemeliyiz.  

Hassas bir denge; kullanıcı ya da ürünü olmak. Yeni bir ruh ile başarabiliriz, bize ait olmayan hayatları göstermek, anlamsız proje, performans sergilemekten korunmalı, tahrif olmadan, uyanık kalmalıyız. Eşyayı ahlakı merkeze alarak kullandığımızda yararlıdır. 

Ahlak; geri çekilme, utanma, kamburunu çıkarma hali değildir. Ahlak; son derece sosyal, külli, evrensel birşeydir. Ahlak bizi özümüzde tutarlı kılacak, insan olmanın hakikat kıvamını bulmanın akliyat ve sevkiyat içinde akıl ve vicdan safiyatı içinde cevapları bulabileceğimiz bir duygu bütünlüğüdür. Ahlakı doğru kavrar, kuşanır ve algılarsak nerede ve ne ile olduğumuzun bir önemi yoktur.  

Mahremiyeti zaman ve mekan ile ilişkilendiriyoruz. Sosyal medya ise bunu anlamsızlaştırıyor. Biz hakikat ve akli selim ile orada olmalı ve sınırlarımızı ahlaki olarak çizmeliyiz.  

Olduğumuz zamanın değil durduğumuz zeminin kaymaması lazım. Bütün bu olanların sorumluluğunu kablolu/kablosuz ağlara yükleyemeyiz çünkü sorumlusu biziz. Oraya veri yükleyen biziz. Kimsenin bilmediği Allah’a ayan şuurunda olmalıyız. 

En büyük sorunumuz kavram üretemeyişimiz ve içini, muhtevasını dolduramayışımızdır. Bilgi herşeyi üretir ve hükmedebilir. Sünnetullahtır ki çalışana verilir. Pasif noktada kalmamalı, karanlığa söveceğimize bir ışık da biz yakmalıyız. Her konu da olduğu gibi sosyal medya kullanımında da patron ve inisiyatif sahibi biziz!"

Kıymetli paylaşımları için Betül Şatır hocamıza, emeği geçen herkese ve tüm katılımcılarımıza teşekkür ederiz.

Kaçıranlar ve tekrar izlemek isteyenler için sunum YouTube kanalımıza yüklenmiştir.

İyi seyirler...  
https://youtu.be/y892mpaxljs