Sosyal Bilimler Paneli

Selamlama konuşmalarının ardından Sosyal Bilimler Paneli gerçekleştirildi. Marmara Üniversitesi, İletişim Fakültesi Dekanı, Prof. Dr. Ergün Yıldırım’ın moderatörlüğünde gerçekleşen ilk panelde, Türk Hava Kurumu Üniversitesi Rektörü Metin Toprak, Prof. Dr. Yasin Aktay, Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüsamettin Arslan görüşlerini akademisyenlerle paylaştı.

Türk Hava Kurumu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Metin Toprak, Avrupa ve Türk Yükseköğretim gündemini değerlendirdiği konuşmasında geçmişte Anadolu insanının çeşitli sektörlerde Avrupa’dan tercüme fikirlerle ilerlemeye çalıştığını ancak bunun bir yere kadar gidebildiğini belirtti. Atılan adımlarda denetimin ve kontrolün eksik olmasının çeşitli sorunlar yarattığını belirten Toprak, Akademide de Anadolu kaynaklı bir örgütlenmenin geç kalınmış da olsa çok gerekli olduğunu ifade etti. Toprak ayrıca Kalite ve Kalite değerlendirilmesi ile ölçülebilirlik ve karşılaştırılabilirlik konularında YÖK’te geçmişte çeşitli çalışmalar yapıldığını ancak henüz gidilecek çok yol olduğunu belirtti. Sayısı 200’e yaklaşmış olan üniversitelerin artık üniter bir sistemle yönetilmesinin mümkün olmadığını ifade eden Toprak, üniversitelerin çeşitli şekillerde sınıflandırılabileceğini ve böylece farklı üniversiteler için farklı/model sistemler uygulanabileceğini belirtip, Önceki Öğrenmelerin Tanınması, Hayat Boyu Öğrenme gibi konularda henüz yapılacak çok şey olduğunu belirtti.

Prof. Dr. Yasin Aktay’ın, akademya ile siyaset arasındaki ilişkiyi akademik bir gözle irdeleyen konuşması, Weber’in Sosyal Bilimler ve Siyaset arasındaki ilişkiye yaklaşımını analiz etmesiyle başladı. Objektif bir bilimin olmadığını ifade eden Aktay, aslında bir siyasetçi olan Marx örneğinden yola çıkarak objektif bir siyasetin de olamayacağını ifade etti. Sol Aydının hem sonuna kadar taraflı hem de tarafsız bir bilimi kendi tekelinde tutma çabası ve Solun akademik kibrini bir tür Sol İlahiyat kavramı ile anlatan Aktay, bunun sadece Türk Solu ile sınırlı olduğunun düşünülmesinin yanlış olduğunu, tersine bu kibrin diğer ülkelerde de görüldüğünü ifade etti.

Cumhuriyet tarihinde başta Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu olmak üzere bilimsel bir ad altında faaliyet yürüten birçok kurumun aslında siyasi bir arka plana dayalı olarak faaliyet yürüttüğünü söyleyen Aktay üniversite yapılanmasının da buna göre teşekkül ettirildiğini belirtti. Bu çerçevede siyasetin de akademiden kendi zeminini oluşturma beklentisine girdiğini ve HAKAD’ın akademisyenleri hür tutmak gibi bir vizyonunun olması gerektiğini belirten Aktay sözlerini, ‘teknolojinin imkanlarıyla Hakkari’nin Oxford’a bağlandığı bir zamanda en büyük sorunun işine aşık insan tipi bulamamaktır’ şeklinde bitirdi.

Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüsamettin Arslan, sosyal bilimler ile iktidar arasındaki ilişkilere değindi.  Kalite konusunda Prof. Toprak’tan farklı düşündüğünü belirten Prof. Aslan, kalitenin ölçülemeyeceğini akademisyen bürokratların her şeyi çözebileceği inancından vazgeçmeleri gerektiğini belirtti. Türkiye’nin temel olarak iki sorunu olduğunu belirten Arslan bunlardan birinin Kürt Sorunu, diğerinin de Eğitim Sorunu olduğunu belirtti. Kürt Sorununun belki çözülebileceğini ancak Türkiye’deki Eğitim sorununun çözüleceğine dair umudunun olmadığını ifade eden Arslan, bu sorunun sadece mevcut iktidar ile ilgili olmadığını, hatta sadece Cumhuriyet hükumetleriyle de sınırlı olmadığını vurguladı. Cumhuriyet’in başarılı olduğu 2 devrim olduğunu, bunlardan birinin Harf Devrimi diğerinin ise 1933 yılındaki Üniversite Devrimi olduğunu belirten Prof. Arslan, 1933 Devrimiyle bağımsız ve muhalif hocaların yerine iktidara bağımlı ve iktidarın her yaptığının propagandasını yapan propagandist bir üniversite anlayışının yerleştirildiğini ifade etti. Türkiye’deki temel çatışmanın merkeziyetçi ve âdemi merkeziyetçi anlayış arasında olduğunu belirten Arslan, AK Parti Hükumetinin YÖK konusunda diğer alanlardaki politikalarının aksine âdemi merkeziyetçi bir yapıdan merkeziyetçi bir yapıya geçiş yaptığını belirtti.

Asıl söylemek istediğinin aslında bir ilk, orta ve lise sorunu olan üniversite sorunumuzun çözülebilmesi için Eğitim sistemimizin ‘insan’ ve ‘özne’ olmayı, ‘kendi’ olmayı öğretmesi gerektiğini ifade eden Arslan oysa sistemimizin insanımızı kendine yabancılaştırdığını belirti. Kendimiz olma sorunu bir etik sorundur diyen Arslan hem kendimiz kalarak hem de modernleşip küreselleşebileceğimizi belirtip, kendimiz kalarak hayatta kalabileceğimizi ifade etti.

Panelin bitmesinin ardından öğle yemeğine geçildi